13.2.11

Tarih(ler) ve Din(ler): Bir Yul Brynner Yemek Sohbeti

Yemeklerde politika ve din konularının konuşulmaması görgü kurallarındandır. Hatta Kral ve Ben filminde mi vardı bununla ilgili bir sahne yoksa? Her neyse; konuyu dağıtmayayım. Tarih(ler)e ve din(ler)e inanmıyorum. İnanmamakla kalmıyorum, tümüyle de karşıyım. (Belli nirengi noktalarını falan bir derece kabul ediyorum elbette. Örneğin milat, Amerika'nın keşfi, Fransız İhtilali, İstanbul'un işgali vb.) Kişisel tarih dışında bana kimse tarih kitabı falan okutmasın. Bu kadar yoruma açık alanlarda ihtisaslaşmanın başkalarının görüşlerini alıp kafada kolaj yapmaktan öteye gideceğini düşünmüyorum. (Buna Romanya tarih kitaplarında Said Paşa'nın fazlasıyla yer alması ve bizim kendisini pek tanımamamızı örnek vermek isterim.)
Din konusu ise ayrı bir derya. Bir insanın kafası ne kadar sapkınlığa ve rahatsızlığa yatkınsa o kadar dindarlığa yakın olması aşikar geliyor bana. Olabildiğince sağlıklı ve kendisiyle barışık bir bireyin ilahi ya da ilahi olmayan bir dinin esiri olabileceği düşünülemez. (Ha, eğer çözeceği başka sorun yoksa belki sıkıntıdan meyledebilir: Richard Gere'in Budist olması ya da Tom Cruise'un Scientology tarikatına katılması yahut geçen hafta bir kafede gördüğüm tahminimce Kuzey Avrupalı adamın laptopunun ekranına tespih takması ve yemeğine başlamadan ellerini açarak enerji akışını yoluna sokması, ağzına da bir tutam tuz atması gibi örnekler verebilirim.) Bu yüzden açık söylemek gerekirse bir dogmanın sorgusuzca kabulü olan türbana da aynı katılıkla yaklaştığımı dile getirmem gerekiyor. Beni kimsenin sokakta ya da okulda türban takıp takmaması ilgilendirmiyor; isteyen istediği gibi yaşasın, farketmez. Çarşafla da gezebilir; benim için hiç problem yok. Kendi kararıdır. Beni bağlamaz. Fakat eğer bir insan bir dogmayı olduğu gibi bu kadar net ve sorgulamadan kabul edebiliyorsa onun işleyen mantık sisteminden şüpheye düşmemi kimse engelleyemez. Eğer bu dogmatik ideolojiyi benimsiyorsa zaten bu insanın bir kadın kimliğiyle okumaya da ihtiyacı olmadığını ve dini kurallarının gerekliliğine inanması onun bakış açısına göre ona daha uygun gelmeli. Ha, eğer kocasına ya da babasına yardım etmek için meslek sahibi olmak istiyorsa orasını bilemem tabii... Ya da kendi içinde çelişki yaşıyor olabilir, onu anlamaya çalışıp yanında olmak boynumun borcudur hemcinsim olarak. (Din çelişkileri konusunda ona yeterli aklı veremesem de.)
Ayrıca her türlü yasağa karşıyım, bu da böyle biline; fakat dini inancı için türban takmayı kabul eden bir kadının (rahibeleri falan da bu kapsama alıyorum) hayatı sorgulamada çok başarılı olabileceği konusuna inanmıyorum. Böyle işte.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

helâl.